2 Aralık 2014 Salı

Budapeşte (Macaristan)

 Şehrin İngilizcesi Budapest, Macaristan’ın İngilizcesi ise Hungary’dir. Hungary ismi Macarların hun atalarından geliyor büyük ihtimalle.Macaristan EU üyesi olmasına rağmen Euro bölgesine dahil değil. Para birimi olarak ise forint kullanıyorlar. Kısaltması HUF. 1 TL  günümüz kurunda yaklaşık 100 forint ediyor. Yani gördüğünüz fiyatları orada 100′e bölerseniz TL karşılığını elde edersiniz. Fiyatlardan iki sıfır sildiğiniz an tl karşılığına ulaşıyorsunuz.


aşağıda alıntıladığım bir bilgi bölümü var.
....
   Osmanlı 1526 yılında Mohaç’ta Macarları yener. 150 yıl Osmanlı Macaristan topraklarında kalmış fakat günümüzde Osmanlı izlerine rastlamak bence oldukça güç. Osmanlı’nın gidişinden sonra Habsburg Hanedanı Macaristan’a hâkim olur ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kurulur. Sonrası yine Osmanlı’ya benzer bir akıbet… İmparatorluk 1. Dünya Savaşı’nda topraklarının 2/3’ünü kaybeder. 2. Dünya Savaşı’nda da kaybedilen toprakları belki geri alırız düşüncesiyle Almanya’nın yanında savaşa girilir. Ama 1945’te Rus ordusu Macaristan’ı ele geçirir. Burada dipnot düşeyim, bu tarihi olayların yansımalarını hala günlük hayatta da görebiliyorsunuz. Misal, orta yaşın yabancı dil olarak Rusça bilmesi, bazı yerlerde Ruslarla yapılan savaşlardan kalma kurşun izleri ve aslında hala Almanlara kalben bağlılar denilebilir. Bu arada Macaristan'da öğreniyorsunuz ki bizden epey korkmuşlar ve  Türklere Török diyorlar.200 yıl az zaman değil tabii
....

.


Gellért Tepesi (Gürzü İlyas) Tepesi: Buda yakasının en özel noktalarından olan tepe; hamamları, mağara kilisesi, anıtı ve kalesi ile gezilesi noktaların başında geliyor.Burası, şehrin diğer bir yüksek noktası. Bu tepede 14 metre yükseklikte, barışı simgeleyen ve elinde defne dalı tutan bir kadın heykeli var. Bu heykelin adı Özgürlük Anıtı. Bu anıt 1945 yılında, Rus ordusu tarafından, Budapeşte şehrinin kurtarılışı anısına dikilmiş. Tuna boyunca, hemen her yerden görülüyor. İhtişamlı ve devasa bir anıt.
Tepenin eteklerinde, Gellert’in bir anıtı var. Anıtın kaidesinden aşağıya kat kat yapılmış şelale de huzur dolu bir etki yaratıyor.























GELLERT TEPESİNİN HİKAYESİ:Bu tepede: Bishop Gellert’in bir heykeli bulunuyor. Gellert Macarların Hıristiyanlığa geçmesinde önemli rol oynamış bir isim. Başlangıçta pagan olan Macarlar, kendilerine sorulmadan Hıristiyanlığı zorla kabul etmek zorunda kalmışlar. 1000 yılında, Macar kralı St.Stephen bir misyoner olan St.Gellert’i; Macaristan’a davet eder. Gellert: krala, Macarların Hıristiyanlığı kabul ettiğine dair bir kağıt imzalatır ve Macarlar istemeden, Hıristiyanlığı seçmiş olurlar.Ama, bu duruma kızan paganistler: St.Gellert’i bir fıçının içine koyarak, bu tepeden aşağıya yuvarlarlar ve o günden sonra, bu tepenin adı Gellert tepesi olarak anılmaya başlanır.




Tuna’nın Köprüleri: Kentin ilk köprüsü.(1839-1949) İkinci dünya savaşından nasibini almış ama savaş sonrasında onarılıp 100. yıldönümünde yeniden kullanıma açılmış. İki başında da her bir ayağın üzerinde aslan heykelleri var.

           İnsanlık tarihi boyunca işlevsellik için yapılan yapılar arasında herhalde en çok estetik kaygısı güdülen yapılar köprüler olmuştur. Budapeşte de bu estetik kaygısını; yaşayanlarına ve konuklarına çok başarılı sunmuş. Széchenyi lánchid Köprüsü (Zincir Köprüsü) en estetik köprü olsa da,  Margit Köprüsü, Arpad Köprüsü, Elizabeth köprüsü ve yeni Megyeri Köprüsü izlemeye değer şaheserler.







PARLEMENTO BİNASI

 Macar krallığı 1867 yılında, Habsburg İmparatorluğunun bir parçasıdır. Avusturya ile, aynı krala yani İmparator Franz Josef’e bağlı olmasına rağmen, özgür bir eyalet olarak tanındı. Böylece 1880 yılında, Budapeşte’de, parlamento binası yapılması için izin alındı. Mimar İmre Steindl önderliğinde 1884 yılında, binanın yapımına başlandı ve 1902 yılında, bina bitirildi.
Dnube kıyısında bulunan yapı büyüklüğün görkemini gözler önüne seriyor. Aynı zamanda: 19.yüzyılın, dünyadaki en iyi örnek parlamento binalarından biri. O dönemde, Macaristan’da yaşanan endüstriyel gelişmenin sonucu olan zenginliği yansıtıyor.
Tuna nehrinin kıyısında, tüm ihtişamı ile duruyor. Giriş ücreti: 900 forinti. Parlemento çalışırken, ziyarete kapalı.




















FISHERMAN’S BASTİON (BALIKÇILARBURCU)

 Burada 7 tane kule var. Kuleler 7 Macar boyunu temsil ediyor. Yapının başlangıç tarihi 1895 yılı olmasına rağmen, bitirilişi 1902 yılı civarı. Burçlar oldukça estetik ve akşam güneşi, üstlerine vurduğu zaman, oldukça fotojenik oluyorlar.
Ortaçağdan kalma bir balık pazarı olarak yapıldığı için, bu ismi almış. Burç Tuna nehri ve Peşte bölümüne tepeden bakıyor. Merdivenleri ve terasları ile, etkileyici bir manzarası var. Kilise ile arasında Hıristiyanlığın Macaristan’ın resmi dini olarak benimsenmesini sağlayan Aziz İstvan’ın, at üzerinde bir heykeli var. Kilisenin biraz daha batısında 18.yüzyılda veba salgınından kurtulmanın anısına bir heykel dikilmiş. Buraya: akşam gün batımında giderseniz  gün batımını izleyebilirsiniz.








SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

1015 yılında yapılmış. Meryem Ana adına inşa edilmiş. Çatısı renkli Macar çinileriyle kaplı. Ülkenin ikinci büyük kilisesi. Kanuni Sultan Süleyman, şehri ele geçirdiğinde burası yaklaşık 150 yıl boyunca cami olarak kullanılmış ve yapılmış ve kendisi, ilk cuma namazını, burada kılmış. Takip eden tarihi süreçte 1896 yılında büyük bir restorasyon yapılmış ve bugünkü görünümünü o zaman almış. Günümüzde kilisenin önündeki meydan turistlerin uğrak yerlerinden biridir. 150 yıl boyunca cami olarak kullanılan yapı, daha sonra kiliseye çevrilmesine rağmen kıbleyi gösteren Osmanlı Mihrabı yerinde bırakılmış. Vaiz kürsüsü, Fresk ve Gotik şapel, ayrıca görülmeye değer diğer unsurlar.Macarlar; burada turistlere sanatlarını sergiliyorlar, özellikle keman çalanları görebilirsiniz. Zaten keman, Çigan müziğinin etkileşimi sonucu, Macaristan’ın çoğu yerinde, etkin olarak çalınıyor.


SZENT STEPHEN BAZİLİKASI-KİLİSESİ

Ana arterinde İsa heykeli olmayan tek kilise. Papa’dan özel izin alınmış ve İsa heykeli yerine, ülkenin kurucusu St.Stephan’ın heykeli bulunuyor. 1851 yılında yapılmış. Kilisenin içinde ise: Aziz Stephen’in mumyalanmış sağ elinin sergilendiği Şapeli görebilirsiniz. Ayrıca Ana Altar, Gyula Benczur’un tablosu görülebilir.
Bazilikanın içi etkileyici detaylarla süslü. Bunun yanında, bilet alarak, kubbesine çıkabilirsiniz. Buradan şehre,farklı bir açıdan bakabilirsiniz.
 96 metre yüksekliğiyle şehrin en büyük kilisesi, parlamentoya yakın konumu ile geçerken ziyaret edilesi binalardan.
















KALETEPESİ
13.yüzyılda, Buda şehri, burada gelişmeye başlamış. Moğol saldırılarından sonra, 1255 yılında, Kral Bela, kalesini buraya kurarak, Buda’yı başkent yapmış. Osmanlı saldırıları sonucu kale yıkılmış, ancak daha sonra yeniden yapılmış. Surlar, orijinaline  uygun olarak yeniden inşa edilmiş.
Burası UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası Listesine konularak, koruma altına alınmış. Zamanında, kaleyi saran Türkler, hiçbir direnişle karşılaşmadan ele geçirmişler Buda kalesini. Ancak Türklerin, buradaki sarayı harabeye çevirdiğini söylüyorlar. Daha sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun sarayı olacağı zaman, saray yeniden inşa edilmiş. Sonra, II. Dünya Savaşında tekrar hasar görmüş. Şu an göreceğiniz saray geçmişi size hatırlatacak seviyede değil. Kale yakınlarında bulunan Terör Müzesini gezdiğinizde, bu sarayın eski halini ve geçirdiği evreleri anlayabilirsiniz. Bu gezintiyi akşam saatlerine bırakırsanız Tuna nehrinin gün batımında ne kadar güzelleştiğini görebilirsiniz.
Bu arada, unutmadan, Kale tepesinde, Lovas sokağında, Son Buda valisi Abdurrahman Avni Arnavut Paşa’ya ait bir mezar taşı var. Son vali Paşa; şehri kuşatan Avusturya ordusuna karşı, 2.5 ay direnmiş. Ancak, Avusturyalılar, 1666 yılında, Budin şehrine girerek, 145 yıllık Türk hakimiyetine son verirler. Paşa, çarpışmalar sırasında şehit düşer. Ancak, Macarlar Paşayı unutmazlar ve şehit düştüğü yere, çok daha sonraları dikilen bir anıt üzerine, son derece centilmence bir yazı yazarlar. “ 145 yıllık Türk egemenliğinin son Buda valisi Abdurrahman Arnavut Paşa, bu yerin yakınında 1686 Eylül ayının 2.günü, yaşamının 70 yılında, maktul düştü, kahraman düşmandı, rahat uyusun.” Bir tepede yolun ortasında, minik bir anıt, daha doğrusu üzeri yazılı bir taş.






Belki de Avrupa'nın en yeşil şehirlerinden birisi. Osmanlı'nın Budin dediği kale bölgesi, Kahramanlar meydanı. Şehrin en güzel manzarasını size sunan Geller Tepesi. Geceleri gerdanlık gibi ışıldayan zincir köprü, sadece yayalara açık olan alışveriş caddesi Vaci Utca ve son zamanlarda ünlü markaların yer aldığı Andrassy caddesi. 






PEŞTE TARAFI nda bulunan KAHRAMANLAR MEYDANI

Meydanda yarım daire şeklinde yerleştirilmiş sütunların altındaTürklere ve diğer düşmanlara karşı savaşmış, Macar krallarının heykelleri var. Bu heykellerin altında ise: bu kralların kahramanlıklarını gösteren, kabartmalar bulunuyor. Yani her bir heykelin kaidesindeki küçük rölyefte, o kişinin yaşamındaki en önemli olay anlatılmış. Ortada 7 atlı heykel 7 Macar Kabilesini temsil eden heykeller bulunuyor. Onların üstünde: Cebrail meleğinin heykeli var. Elinde ise: kutsal Macar tacını tutuyor. Muhteşem bir meydan. Her yanı heykellerle dolu. Bu heykelleri görmek için mutlaka zaman ayırın.


Bunlardan biri de 1.Leopold, yani Türk’leri Budapeşte’de yenilgiye uğratan Kutsal Roma İmparatoru. Lakin bu anıtları dikerken taraflı davranmamışlar bundan şüpheniz olmasın. Kanıt olarak meydan da anıtı bulunan Imre Thököly‘yü gösterebilirim. Türkçe’de onu Tökeli İmre olarak tanıyoruz. Kendisi bir Osmanlı dostu ve Habsburg düşmanıdır. Osmanlı ile barışmış-anlaşmış, hatta Viyana kuşatmasında Osmanlı yanında yer almıştır. İzmit’te hayatını kaybedene kadar Osmanlı’ya sadık kalmıştır
Kahramanlar meydanı 1896 yılında, Macarların bölgeye gelişlerinin 1000. yılı anısına yapılmış., Meydanın ortasında Macar ayaklanmasında ölenler için yapılmış, sembolik bir mezar da bulunuyor.1956 yılında, Sovyetler Birliği yönetimine başkaldıran, Macarların, oldukça sert önlemler ile bastırıldığı ve binlerce insanın yok olduğu söyleniyor.


Meydandan aşağıya Andrassy Utca ( Utca cadde-sokak demak) aşağıya doğru ilerleyin. Bu caddeye gecede uğrayalirsiniz gecede hareketli. Cadde üstünde Opera binası (MAGYAR ALLAMİ OPERAHAZ) 






































Tekne turu yapın
Dünyanın en iyi ışıklandırılan 2. şehriymiş, Marriott otel'in hemen arkasındaki yoldan karşıya geçip iskeleden aşağı indiğinizde bu tekneler için bilet alabilirsiniz. Tarihi yerleri,eski büyük binaları ve Tuna Nehri üzerindeki köprüleri nefis bir şekilde ışıklandırmışlar.Işıklarla daha da bir muhteşem görünen Saray binası ise bu enfes gezinin yıldızıydı kesinlikle. Masal dünyasında gibi oluyorsunuz ve bu arada teknedeki kulaklıklar sayesinde nehrin kıyısındaki yapılar hakkında bilgi alıyorsunuz ve şehrin tarihini öğreniyorsunuz.








BUDA TARAFI  Buda kısmı dağlık ve gezmesi daha zor fakat çoğu tarihi yer orada. Peşte ise düz ve genellikle şehrin günlük yaşam alanı. Buda’nın eski ismi Osmanlı’dan anımsayacağınız “Budin“. Bu iki bölgeyi ayıran nehir ise adına nice şarkılar yazılmış olan Tuna nehri. 




GÜLBABATÜRBESİ

 Kanuni’nin emri ile irşat için Budin’e gönderilen ve burada şehit düşen Gülbaba Türbesi’Tuna nehrinin sağ tarafında yükselen tepenin doğuya bakan yamacında bulunuyor. Türbenin bulunduğu semt; şehrin en pahalı semtlerinden birisi. 
Osmanlıların Macaristan’ı ele geçirmesi sırasında Gülbaba, Buda şehrinin kuşatmasına katılmış. Söylenenlere göre Budin şehrine, gül’ü ilk tanıtan, gül baba olmuş. Kendisini, Türkler kadar Macarlar da sevmişler. 1548 yılında öldüğünde cenaze namazına, Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte, 200 bin kişi katılmış.Gülbaba başında taşıdığı güllerden dolayı, bu adla anılmış. Türbe Avrupa’da, Türkiye Cumhuriyetinin restore etmesine izin verilmiş, ilk Türk mimari eseri olma özelliğini taşıyor. İçinde:yeşil sandukası var. Ayrıca: bahçesinde, gül babanın bir heykeli bulunuyor. Başındaki güllere dikkat edin.
Kendisi için burada yapılan türbe günümüzde Macarlar tarafından, o günlerdeki sevgi ve saygının anısına titizlikle ve saygıyla korunuyor.


Macaristan’da, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla çok az bir Türk nüfusu var.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk olarak 1526’da fethedilen Budin ve Peşte, bir buçuk asırlık bir Türk hakimiyetinden sonra 1686’da elden çıkmıştı. Türk idaresi sırasında, Karadeniz üzerinden Tuna yoluyla İstanbul’dan nispeten kolay ulaşılan bir beylerbeyilik merkezi olduğundan kolayca Türkleşmişti. Ticaret yollarının birleştiği bir yerde bulunan Budin ve Peşte, bir taraftan zengin bir ticaret şehri görünümü alırken, burada kurulan çeşitli vakıflar bu Orta Avrupa şehrine bir Osmanlı yerleşim merkezi manzarası vermişti. 1662 yılında burayı ziyaret eden Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Budin ve Peşte’nin etraflı bir tasviri bulunmaktadır. Ayrıca Gül babanın türbeside Budapeştede bulunmaktadır bu da Osmanlı’dan kalma izler adına şimdiki bizler için ayrı bir değerdir. Buda ile Peşte’yi kıyaslarsak  Biri demokrasinin, siyasetin egemenliğinde, biri ticaretin zenginliğinde büyümüş iki kent ve bu iki kentin güçlerini birleştirdiğinde ortaya neler çıkabileceğini gösteren bir ülke






































SİNAGOG: Dohany Sokağındadır. Dünyanın ikinci, Avrupa’nın en büyük sinagogu buradadır. 3000 kişilik salonu var. Şehirde, Yahudi toplumunun merkezi konumunda.
Bahçesinde metalden bir defne ağacı var. Ağacın yaprakları üzerinde, II. Dünya Savaşından öldürülen Yahudilerin isimleri yazıyor. Ağacın altında ise, evlatları ölen anne-babalarına soykırımı lanetleyen yazılar yazmışlar. Defne yaprağı barış anlamına geliyor.












ULUSALMÜZE: Buraya Astoria veya Kalvin Meydanından yürüyerek ulaşabilirsiniz. Cumartesi günleri, giriş ücretsiz. Macaristan ülkesinin, kuruluşundan, 1900’lü yıllara gelinceye kadar olan tarihi süreç içindeki gelişimini yansıtan bir müze. Bu müzede, sık sık özel sergiler yapılıyor.


VACİ UTCA CADDESİ: Cadde trafiğe kapalı. Lüks mağazalar ve cafe/restoranlarla dolu. 19.yüzyıldan beri gezintinin, alışverişin, buluşmanın merkezi bir yer.
Yüksek gelirli Macar halkının buluşma yeri. Erzsebet (Elizabeth) köprüsünün Peşte ayağında başlayarak, cadde boyunca yürüyün. Yürürken, hoş süslemeleriyle Klotil Sarayı, Peterffy Sarayı, Servit kilisesi, bir zamanlar Türk bankası olarak da kullanılan 1906 tarihinden kalma, zarif bir bina, Yeni Tiyatro, Üniversite kilisesi, Franz Liszt Müzik Akademisi gibi, pek çok ilginç yapı görebilirsiniz.
Caddenin bir ucunda, büyük bir hal binası var. Dışarıdan bakınca, hal gibi durmayan, çok güzel bir bina. İçinde ise domatesler, biberler ve etler, birçok gıda maddesi satılıyor. Hareketli ve keyifli bir yer. Burada Macar halkının arasına karışıp, günlük yaşantılarını izleyebilirsiniz. Alışveriş için, özellikle Macar porselenlerini düşünmelisiniz.
 Her şehrin mutlaka bir İstiklal caddesi var. Oranınkinin adı Vaci Utca. Tuna nehrinin çok yakınında kalıyor. Caddenin ara sokaklarını da keşfetmek lazım. Pazar günü kapalı..bunu da unutmayın :))















Margit Adası

 Yürüyerek, köprüyle gidiliyor. Şehri ikiye bölen Tuna’yı ikiye bölen küçük bir adacık var. Oval şekilli bu adaya her iki köşesinden geçiş köprüleri de bağlanıyor. Adada keyifli bir orman yürüyüşü, bisiklet turu, çimlerde yayılma gibi dinlenceli aktiviteler sizi bekliyor. Gece eğlence mekanlarının ev sahibi olan adada bir de büyük bir süs havuzu ile ışıklı müzikli su gösterisi yapılıyor. Gösteri sürekli olarak küçük atraksiyonlar sunsa da asıl her saat başı 10-15 dakikalık bir sunu var. En zevklisi de akşam 20:00 sıralarında olan son gösteri. Hava iyice karardığı için havuzun ışıklandırması oldukça başarılı oluyor ve klasik müziğin güzel ezgileri eşliğinde Margit Adası su gösterisini izleyebiliyorsunuz. (Ücretsiz)






Margit Adası






















                                                                        Margit Adası










CAFE GERBEAUD
         Cafe Gerbeaud, Vaci Caddesinin ucuna açılan meydandadır.1858 yılında Emil Gerbeaud tarafından kurulmuş meşhur bir mekan. 




Macaristan’ın (paprika) derler, biberi meşhurmuş. Hatta salça, domates yerine bu paprikadan kullanırlarmış.










Budapeşte esnafı pek ehli keyif, büyük mağazaların iş verenleri de öyle. Pazar günleri her yer kapalı. Açık olan yerler de erkenden kapanıyor. 

1896 yılında yapılmış olan Budapeşte metrosu, Londra’dan sonra dünyanın en eski 2.metrosu olma özelliğine de sahip ve dünya kültür mirası listesinde.


yemek için  gittiğimiz bir  star kebab müessesesi vardı ama pek memnun kalmadık 
bunun yerine 

Ali Baba Török Étterem

BudapeşteTeréz krt. 1. (Király u.), 1067, Macaristan

adresine bi bakın derim. burası daha güzel görünüyordu.

gitmediğimiz ama kaydettiğim bir başka adres ise

Szeraj

Szent István Krt. 13, Budapeşte, Macaristan (Belváros-Lipótváros)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder