19 Eylül 2015 Cumartesi

Granada - Gırnata - İSPANYA

Granada - Gırnata - İSPANYA


GRANADA (Gırnata) Nar demekmiş.Şeklinden dolayı almış bu adı.


Valensiya- Granada arası 527 km

Endülüs Bölgesi Afrika'yı aşıp Avrupa'ya ulaşan insanların ilk yaşam yeri olmuş. Bu bölgede yeralan Gırnata'da ise ilk insanlığa dair izler burada yaşamın başlangıcının 1 milyon yıldan fazla olduğunu kanıtlıyor. Gırnata Albaicin ve El Hamra olmak üzere iki tepeye kurulu ve bu tepelerin arasından Darro Nehri'nin geçtiği bir şehir. Tarihinde Romalıların izlerine de rastlanan Gırnata, İslam Medeniyeti'nin son kalesi aslında. Halifenin yaşadığı Kurtuba'nın ve diğer şehirlerin (Sevilya, Jaen, Murçia) İspanyollar tarafından alınmasına rağmen, Gırnata Emiri, Ebu Abdullah Bin Yusuf Bin Nasr El Ahmar, Kastilya Kralı III. Fernando'ya vergi ödemeyi kabul ederek Gırnata'nın 250 yıl daha müslüman şehri olarak kalmasını sağlamış. Bu süre zarfında askeri gücü olmayan müslüman şehir daha çok sosyal aktivitelere zaman ayırmış. Bunun en önemli örneği, Nasiriler soyu tarafından kızıl tepenin üzerine (red hill) 1232 yılında temeli atılan ve kızıl/kırmızı saray anlamına gelen El Hamra Sarayı.


Katolik Monarklar, İsabel ve Ferdinand, farklı krallıklar tarafından yönetilen İspanya'yı tek çatı altında toplamak için harekete geçince ilk iş olarak Gırnata'yı işgal ederler. İşte, 1492 yılında Katolik Monark'lara savaşmadan teslim olan Endülüs'teki son Müslüman Emirlik'de bu şekilde bölgeden silinmiş olur. İlk başlarda insanların özgürce dinini yaşamalarına izin verilse de, sonrasında insanların zorla hristiyan olmaları istenmiş. İnsanlar dinlerini değiştirseler de müslüman gibi yaşamaya devam ettikleri için, çok kıyım olmuş. Dinlerini değiştirmek istemeyen müslümanlarsa buradan sürülmüş.






Yazılanlara göre izlenimlerimiz sarayın 1001 gece masallarındaki rüya sarayların gerçek alemdeki izdüşümü olduğu yönündeydi. Ayrıca, İslam medeniyetinin insanlığı ulaştırabileceği en yüksek nokta olarak tasvir ediliyordu. Birbirine bağlı sayısız oda ve salonlar, bu mekanların arasında yer alan avlular, yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçeler belli bir düzen ve ahenk içinde olduğu için El Hamra Sarayı'nın haklı bir üne sahip olduğu söyleniyordu. Ben bu noktada sarayla ilgili kendi duygularımı paylaşmak istiyorum. El Hamra Sarayı'nın detaylarından geriye pek birşey kalmamış aslında. Bahçenin tam ortasına İspanya Kralı 5. Charles tarafından yaptırılan ve hiç gitmedikleri için bitmemiş olan saray tüm büyüyü bozuyor. Bu sarayın yapımı için El Hamra Sarayı'nın bir bölümü yıkılmış ve bugün hala yıkılan bölümlerin ne olduğuna dair net bir bilgi yok. Zamanında unutulmaya yüz tutmuş bu sarayın mozaikleri çingeneler tarafından çalınmış ve satılmış. Bir ara evsizlerin, çingenelerin barınağı olmuş. İslamın izleri resmen silinmiş. Kısacası İspanyollar bu saraya hakkıyla bakamamışlar. Bu nedenle bu sarayı gezerken en baskın duygu üzüntüydü. Ama her ne olursa olsun El Hamra Sarayı tüm heybeti, büyüsü ve duvarlarında taşıdığı kederle Gırnata şehir turumuza damgasını vurmayı başardı. Ortaçağın en ünlü, Endülüs'teki 780 yıllık İslam hakimiyetinin en önemli sarayını ilk haliyle görebilmeyi çok isterdim. El Hamra Sarayı'nı gezmek için yarım gün ayırmak gerekiyor. Saray ile şehrin merkezi arasında sürekli otobüsler olduğu için kişi başı 1,20€ ödeyerek şehre otobüsle de ulaşmanız mümkün (30 No'lu otobüs). Navas Caddesi barların, restaurantların olduğu, caddede sürekli sokak sanatçılarının şarkı söyleyip performanslarını sergilediği hareketli bir yer.El Hamra Sarayı'nı gezdikten sonra bir de sarayı tam karşı tepeden seyretmek gerek. Bunun içinde otobüse atlayın (31 No'lu otobüs) ve çingenelerin yaşadığı bölgeye, Albaicin'e gidin. Sizi çok güzel bir manzara bekliyor orada.






Alhambra biletinizi mutlaka önceden internetten alın denmekte fakat bizim gittiğimiz dönem kış dönemi olduğu için bilet sıkıntısı yoktu. Sarayın bahçesine seçtiğiniz saatten erken giriş yapmanız mümkün, fakat biletin üzerinde yazan saatte (sanırım tercih ettiğiniz saatten 15 dakika önce) Nasrid Sarayı‘nın önünde hazır ve nazır bulunmalı.


AlhambraGranada demek Alhambra Sarayı demek.Kırmızı Saray. harika bir saray. Dantelimsi alçılarla (plaster) bezenmiş sarayın zarif bir güzelliği var. Minimalist yapısı, geometrik desenlerle döşeli duvarları, yıldızları andıran kakmalı tavanları, aslanlı çeşmesi beni alıp eskilere götürdü. İslam’da yasak olan canlı figürlerine inat geometrinin zenginliğinde binlerce harika desen çıkmış ortaya. İnsanın kısıtlandıkça içindeki yaratıcılığı başka bir yerden çıkarabiliyor olmasından mutlu oluyorum. Elhamra 4 ayrı bölümden oluşuyor. Asıl yapı, islam sanatının tüm inceliklerini görebileceğiniz Nasrid Sarayları bölümü... Diğerleri yazlık saray ve bahçelerinden oluşan ve Generalife adı verilen kısım. Halkın yaşadığı Alcazaba, yani kasaba ve döneminde Kanuni’nin en büyük başbelalarından biri olmuş V. Carlos’un sarayı.)Girift bir yapıya sahip olan Elhamra Sarayı, birbiriyle bağlantılı sayısız odalar ve salonlar, bu mekanların arasında yer alan avlular, ferahlatıcı yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerden oluşmuş. Saray içindeki tüm oda ve salonları çepeçevre dolaşan bir sözcük, dünyanın bu en zarif, Ortaçağın en ünlü, Endülüs'teki 780 yıllık İslam hakimiyetinin de en önemli sarayı sayılan Elhamra'nın sırrını adeta özetleyen Arapça bir cümle. Tüm Elhamra' ya damgasını vuran bu tılsımlı sözcük, "Allah'tan başka galip yoktur" anlamını taşıyor. Sarayın belki de en ünlü yapısı Aslanlı Çeşme’den dört tarafa kanallarla akıtılan sular, cennetteki 4 nehiri, yani şol cennetin ırmaklarını temsil ediyor. Sultanın krallar, elçiler ile buluştuğu görüşme salonunun tavanı da, biz dünyayı 7 kat yarattık” ayetine bir atıf olarak yedi kattan oluşuyor. Bezemeler oldukça göz kamaştırıcı.


Sarayın gezilecek dört ana bölümü var ve içeride 3 saate yakın zaman geçireceğinizi unutmayın. Bu muhteşem saray, uzun yıllar kendi haline terk edildikten sonra 1923-36 yılları arasında büyük bir restorasyon geçirmiş ve 1984'te de UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmiş. O kadar güzel korunmuş ki burada hüküm süren kralların yaşayışlarını rahatlıkla canlandırabiliyorsunuz. Bahçelerin olduğu bölüm hanedanın sefa yeri. Şıkır şıkır su seslerinin arasında ağaçlar, çiçek öbekleri, çardaklar, dinlenme alanları, avlular, süs havuzları ve daha pek çok köşesiyle huzur dolu bir yer. sarayın askeri ve en eski bölümlerinden olan Alcazaba kısmını gezebilirsiniz. Buraya "kulelerden kule beğen" bölümü de diyebiliriz. Yuvarlak Kule, Krala Hürmet Kulesi, Barut Kulesi ve en yukarıda ve en güzel manzarayı sunan Gözetleme Kulesi'ni gezebilirsiniz. Arada cephane avluları, çeşitli giriş kapıları ve yürüyüş yolları da bulunuyor.Üçüncü bölüm Partal adı verilen ve III. Yusuf'un sarayının, bahçe ve havuzların, sütunlu bir girişin, değişik kulelerin üzerinden devam eden bir yürüyüş yolunun olduğu bölüm. En güzel yerlerinden biri de Prenses Kulesi. İçine girilmiyor ama penceresindeki ve tavanlarındaki işlemeler bir harika. gelelim Nasrid Sarayları bölümüne. Burada değişik hükümdarların değişik dönemlerde hüküm sürdükleri iç içe geçmiş pek çok saray bulunuyor: Comares Sarayı, Mexuar Sarayı, Aslanlar Sarayı. Asıl buradaki işlemeler ve süslemeler harika. Aslanlı Avlu restore edildiği için bir kısmı kapalıydı ama diğer tüm bölümleri gezilebiliyordu ve çok etkileyiciydi. O yüzden buranın ziyaret saatini sakın ola ki kaçırmayın. Elhamra Sarayı fotoğrafı için en güzel yerin neresi olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. Bir sonraki yazıda Albaycin mahallesinden söz edeceğim. İşte oradaki beyaz evlerin ve taş ara sokakların arasından tırmanırken San Nicholas Kulesi adında bir yere varacaksınız. Buradan da Elhamra'ya bakmayı unutmayın derim. Gündüz ya da gece fark etmez, çünkü her ikisinde de çok güzel bu görkemli saray...


Turistlere yol gösteren tabelalarda Generalife yazıyor. Çeşitli çiçeklerle, fıskiyeli havuzlarla dolu bahçelere hayran kalıyoruz. Generalife” Cennet’ül Arif Bahçelerinde üç avlu bulunmakta. Su Kanalı Avlusu, Servili Avlu ile Su Merdivenleri Avlusu.Bahçelerden çıkıp aşağıya doğru yürürken, sağda Granada İslam dünyasının hakimiyetinden çıktıktan sonra İspanyol Kralı V. Carlos'un (aynı zamanda Alman olduğu için bizde Şarlken olarak da bilinir) Elhamra’nın bahçesine Hristiyan aleminin gücünü göstermek için diktiği yuvarlak formlu sarayı görülmekte. V. Carlos Sarayı, Elhamra’nın tersine dışarıdan bakılınca ihtişamlı ama hemen yanıbaşındaki Nasrid sarayı ile asla kıyaslanamayacak kadar zarafetten yoksun ve taş bir kütle.Alcazaba’ya geçiyoruz. Alcazaba, eski hisar, buradaki kuleden Granada manzarasını mutlaka görmelisiniz. Granada’nın en ilgi çekici bölgesi olan, dar ince sokakları bakımlı evleri , restaurantları ile ünlü arap bölgesi olan Albaicin’i izlemek çok keyifli.











Günbatımına denk getirirsen manzara harika olur.















































































Son sultan Boabdil'in annesiyle şehri terkederken durup şehrine bakarak ağladığı, annesi Ayşe'nin de "kadın gibi ağlayacağına, erkek gibi şehrini savunsaydın" dediği Nevada dağlarını görebilirsiniz.
















Sierra Nevadanın arka fonda yarattığı muhteşem güzelliği es geçme.

















































































































































































































































































































































































































































Alcaiceria-Araplardan kalma ipek çarşısı.Bizim kapalıçarşı gibi.







La Madrasa-Eski islam Üniversitesi'nin ön cephesi































meşhur mağaza ale-hop





























Gitmeden önce Granada benim için her ne kadar Alhambra demek olsa da Plaza Nueava’dan başlayarak Carrera del Darro boyunca yürüdüğümüz Albaycin ve Sacromonte kasabalarından geçen rotayı sevdim. Sacromonte’de kayaların içinde yaşayan gypsy (çingene) evleri oldukça ilginç bir manzaraya sahipti. Hala elektrik, su ve kanalizyon olayını nasıl çözdüklerini anlamasam da evlerinin içi kesinlikle serin olmalı. En az bir tanesinin içini görmeyi çok isterdim doğrusu.













bu fotoğrafı çektiğimiz noktanın hemen yakınında bir de cami-mescit yer alıyor.


























otel asansöründe çektiğim fotoğraf





maalesef bu döner kebab :) güzel değildi...



Bu şehirde yapılabilecek en keyifli şeylerden biri de bence minik bir nehir olan Darro Nehri boyunca uzanan yoldan yürüyerek "çingene mahallesi" olarak bilinen Albayzin'e çıkmak. Beyaz evleri ve dar sokaklarıyla kendinizi başka bir şehre gelmiş gibi hissedeceğiniz bu semtin değişik yerlerinde harika Elhamra görüntüleri yakalayabilirsiniz. O görüntülerden en güzelini yani San Nicholas. Albayzin'e tırmanırken Sacromonte okuyla kıvrılan bir ara yol daha göreceksiniz. İşte artık şehrin en tepesine çıkıyoruz. Burası geleneksel flamenkonun kalbinin attığı yer. Üst üste görünen bu mağara evlerin hemen hepsinde gerçek flamenko gösterilerini izlemeniz mümkün.










Şehrin en önemli yapılarından biri elbette Katedral ve Kraliyet Şapeli (Capilla Real)


16. yüzyılın başlarında yapılmış olan bu katedral ve şapelin içinde İspanya hükümdarlarından Kral Ferdinand ve Kraliçe Isabel la'nın mezarları bulunuyor. 16. Yüzyılda yapılmaya başlanan ama 18. yy’da tamamlanabilen büyük katedral mütevazi iç mekanlara sahip, 27 metre yükseklikteki kubbesi ve Alonso Cano imzalı heykelleri ile oldukça etkileyici. İsabel ve Fernandonun kızları ile kocası Felipe için yapılan Capilla Real'i görüyoruz. Kraliçe İsabel, İspanya'nın dağınık prenslikler halinde olduğu onbeşinci yüzyılın ortalarında, Kastilya prensi babasının kendisi için uygun gördüğü kişiyle değil, gizlice kendi seçtiği Aragon Prensi Ferdinand'la evlenmiş. Zaten bu evlilikle birleşen Kastilya ve Aragon Prensliklerine diğer prenslerin katılımıyla doğmaya başlayan İspanya birliği, Arapların Endülüs'teki sonlarının başlangıcı olmuş. Denir ki, İsabel Granada'yı kuşatıp almaya karar verdiğinde şehir düşünceye kadar yıkanmayacağını söylemiş. Kuşatma kaç yıl sürmüş bilmiyorum ama,sonunda hem Granada hem de "Kirli İsabel " lakabı kraliçede kalmış.Katedrale giriş ücretli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder